Aloe Vera Bitkisinin Farmakolojik Etkileri

 

 

Aloe vera bitkisinin çeşitli rahatsızlıklarda tedavi edici olarak harici ve dâhili yolla kullanılan bölümleri, bitki yaprağının bütünü, damar demetlerinden salgılanan usaresi ve yaprakların etli bölümünde bulunan jelidir.

Laksatif Etki

Aloe vera usaresi; antron, antrakinon, serbest antron, diantron ve az miktarda serbest antrakinonlar gibi antrasen bileşenlerinin karışımını içermektedir. Usaredeki majör C-glikozitleri barbaloin (aloin A) ve izobarbaloin (aloin B) metabolitleri, usarenin insanlar ve bazı hayvanlarda bağırsaklar üzerindeki katartik etkisinden sorumlu temel ajanlardır. Kurutulmuş toz olarak veya çeşitli ekstreleri hazırlanarak oral yolla alınan Aloe vera usaresinin su ve sodyumun geri emilimini azaltıp, kalın bağırsakta hareketliliği uyararak kolon transitini hızlandırdığı; mukus ve klorür salınımını uyararak kolonda sıvı salınımını artırdığı; kolon nöronlarını direkt ve dolaylı yoldan uyararak kolonda hareketliliğin artmasını sağladığı ve bu yollarla laksatif etki gösterdiği belirtilmektedir.

Yara İyileştirici Etkisi

 Aloe vera jelinin yara iyileştirici etkisi, içeriğindeki polisakkarit, şeker, organik asit, sterol, enzim, hormon, vitamin ve mineraller gibi bileşenlerin bir arada gösterdiği aktiviteye dayandırılmaktadır (Şekil 1). Hücre yenilenmesi ve yara iyileşmesinde etkili olan bu bileşenler, anjiyojenik (kan damarlarının oluşumunu uyarıcı), mitojenik (mitoz bölünmeyi uyarıcı), epitel hücrelerin büyümesini ve hücre çoğalmasını uyarıcı etkiye sahiptir. Bunlara ek olarak jelin antimikrobiyal, antienflamatuvar ve immünstimülan özellikleri de yara iyileştirici etkisini destekleyici niteliktedir. Yapılan çalışmalar gerek taze jelin, gerekse β-sitosterol ve asetilmannan (asemannan) gibi bileşenlerinin, büyüme faktörü üretimini, anjiyojenezi, kollajen üretiminden sorumlu hücreler olan fibroblastların çoğalmasını, yara iyileşme sürecinde rol oynayan hücrelerin göçünü ve kollajen üretimini stimüle ettiğini ve kollajen yapısının güçlenmesini sağlayarak yara iyileşmesini hızlandırdığını göstermiştir. Aloe vera bitkisinin yaprak bütünü ile jelinin yara iyileştirme etkinliklerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada, jelin, yaprak bütününe göre yara iyileşmesini daha fazla hızlandırdığı ortaya konmuştur.

Histopatolojik açıdan bakıldığında, yara iyileşme sürecinde A. vera jeli yassı epitel hücrelerin hızla büyümesini uyarmakta, dermal fibrovasküler ve kollajen dokunun yeniden şekillenmesini ve mikrosirkülasyonun artmasını desteklemekte, antiseptik, antibakteriyel ve antienflamatuvar özelliği ile enflamatuvar hücre infiltrasyonunu azaltabilmekte ve yara alanının temiz kalmasına destek olmaktadır. Bu etkileri neticesinde yanıklarda, derideki yara yüzeyinde daha erken epitelizasyon gözlenmesini ve kısmi deri kalınlığının artmasını sağlayabilmektedir.

Jelde bulunan polisakkaritlerin büyük bölümünü oluşturan glukomannanlar, yara iyileştirme ve hücre çoğalmasında etkili jel bileşenlerinden biridir. Bir glukomannan türü olan asemannanın en dikkat çekici biyolojik aktivitelerinden biri, makrofajları aktive etmeleri ve T hücrelerini stimüle etmeleridir. Bu immünstimülatör etkileri aynı zamanda yara iyileşmesini de desteklemektedir.

 

Antioksidan Etkisi

Aloe vera’nın yaprakları ile çiçekleri antioksidan etki göstermektedir. Yapraklarında bulunan αtokoferol, karotenoidler, askorbik asit, flavonoidler, tanenler, C, E, B1 (tiamin), B2 (riboflavin), B3 (niasin) vitaminleri, kolin, folik asit, aloesin, aloeresin A, aloeson, aloe-emodin ve bazı polisakkaritlerin antioksidan özelliği olduğu; bitkideki glutatyon peroksidaz ve süperoksit dismutaz enzimlerinin de antioksidan aktiviteden sorumlu oldukları belirtilmiştir.

Aloe vera, içerdiği bileşenleri sayesinde ortaya koyduğu doğrudan antioksidan etkisinin yanında, vücudun kendi antioksidan enzim sistemlerini de aktive edebilmektedir [40]. Jelin, oral yolla alınmasıyla doza bağımlı olarak gösterdiği antioksidan etkisinin, birçok rahatsızlıkta tedavi edici olarak kullanılmasında önemli rol oynadığı; oksijen radikallerinin oluşumunu engelleyen bu özelliği ile aynı zamanda immünomodülatör etki ortaya koyduğu ve immün sistemi aktive etmesinin de aynı zamanda yara iyileştirici özelliğiyle de ilişkili olduğu bildirilmiştir.

Antienflamatuvar Etkisi

Aloe vera bileşenlerinden asemannan, bazı polisakkaritler, β-sitosterol, kolesterol, kampesterol, lektin, [aspirin benzeri yapıda olan] salisilik asit, giberellin, aloin, aloeresin A, B, D ve E gibi bazı antrakinon ve kromonlar ile fenolik bileşenler antienflamatuvar etki sergilemektedir.

Aloe vera’nın, prostanoidlerin (siklooksijenaz ürünleri), polimorfonükleer lökosit (granülosit) infiltrasyonunun ve histamin oluşumunun engellenmesi, içerdiği bradikinaz enzimiyle bradikinin aktivitesinin inhibe edilmesi, giberellin aktivitesi, mannozdan zengin karbonhidratların iltihaplı dokulara nötrofil göçünü ve lökosit adezyonunu engellemesi mekanizmaları ile ödemi azaltarak antienflamatuvar etkinlik gösterdiği düşünülmektedir.

İmmünstimülan Etkisi

İmmün sistemi doğrudan etkileme özelliğine sahip olan Aloe vera’nın immünomodülatör (bağışıklık sistemini düzenleyici) etkinliği, jeldeki mannanlarla; özellikle de asemannanla ilişkilendirilmektedir. Mannanlar, hem hücre yüzeyinde hem de hücre içinde mannanlar için spesifik reseptörlere sahip olduğu bilinen makrofajları aktive eder ve T hücrelerini uyarır. Aloe vera’nın makrofajları aktive edici bu özelliği, aynı zamanda yara iyileşmesini de hızlandırmaktadır. Makrofajları aktive ederek nitrik oksit ve sitokinlerin üretimini uyarır, fagositozu, dolaşımdaki monosit ve makrofaj sayısını, spesifik antikor üretimini arttırır, apoptozu (planlı hücre ölümü) uyarır, antienflamatuvar etkinlik gösterir ve bu mekanizmalarla Aloe vera immünomodülatör etkinlik gösterir.

Antimikrobiyal Etkisi

Aloe vera’nın bakteri, virüs ve mantarlara karşı antimikrobiyal etkisinden, hem jel, hem de usaresindeki çeşitli bileşenler sorumludur. Patojenlere yönelik bu etkisini doğrudan veya immün sistem hücrelerini uyararak dolaylı yoldan gerçekleştirmektedir. Polisakkaritler, asemannan, aloin, aloe-emodin, saponinler, lupeol, salisilik asit, p-kumarik asit, askorbik asit, pirokatekol, sinnamik asit, fenoller ve sülfür, bitkide yer alan antibakteriyel, antifungal ve antiviral ajanlar olarak çeşitli kaynaklarda tanımlanmıştır.

Antitümör Etkisi

Çeşitli laboratuvar ve hayvan çalışmalarında, Aloe vera yaprak bütününün içeriğinde bulunan bileşenler sayesinde doğrudan veya antioksidan ve immünomodülatör etkileri aracılığıyla tümör karşıtı etkinlik gösterdiği belirtilmiştir. Yapılan çalışmalarda özellikle aloe-emodin, aloin, lektinler, asemannan ve aloesin bileşenlerinin, Aloe vera’nın antitümör etkinliğinde öne çıkan bileşenler olduğu görülmektedir. Aloe vera yaprak bütünündeki bileşenlerin tümör büyümesini engellediği veya tümör boyutunu azalttığı çeşitli in vivo ve in vitro çalışmalarla ortaya konmuş olup [53]; yaprak bütününün, bitkiden saflaştırılan bileşenlerin tek başına gösterdiği aktiviteden daha yüksek antitümör etkinlik gösterdiği belirtilmektedir.

Diğer Etkileri

Bu etkilerinin yanı sıra, Aloe vera’nın karboksipeptidaz enzimi, antrakinonlar ve türevleri, salisilik asit ve steroller sayesinde analjezik (ağrı kesici); santral ve periferal sinir sisteminde sedatif, hipnotik, periferal analjezik ve antioksidan ve antienflamatuvar özellileriyle sinir koruyucu etkisi olduğu belirtilmiştir. Jel ekstresinin karanlık ortamda 3-10 gün depolanmasıyla açığa çıkan prostanoidler sayesinde antiastmatik etkisi bulunmaktadır. Bunlara ek olarak, prostoglandin, tiroid, kalsitonin, paratiroid, ve östrojen hormon düzeyleri ile kan basıncı üzerinde de etkisi olduğu çeşitli çalışmalarda rapor edilmiştir.